AH ŞU PİRAMİTLER!

“İnsanları birbirinden ayıran her şeye karşı, tarikatçılığa karşı, din tefrikçiliğine karşı, bağnazlığa karşı olduğu halde, ölümünden sonra büyük oğlu (Sultan Veled) babası adına “Mevlevilik” denilen tarikatı kurdu. Bu tarikat günümüze kadar da sömürücü sınıfa hizmet etti, ediyor, Tebrizi’nin katlini düzenleyen sufilere!..”

Bu sözler Radi Fiş’e ait. Annemden babamdan kalan kütüphanede bulduğum bir dergiden alıntı. Günümüzde Kitaplar, sayı 8, Aralık 1973, sayfa 25.

Radi Fiş, Mevlana üzerine belgesel roman yazarı.

Büyük adamlar çileyi çekiyor, onlar hakka yürüdükten sonra yerlerine neler tesis ediliyor neler! Düşüncelerin kurumsallaşması çok tehlikeli! Onu bir fabrika, bir ürün haline getirmek insanoğlunun ezelden huyu. Başa da kan bağı olan birini koyuvermek…

Etraf üçgenlerle dolu. Hiyerarşik üçgenler… Başta da soy bağlı bir hükümdar…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, (unvanlı tam adını hususi kullandım) böyle bir piramit bırakmadı. Ne kadar şanslıyız yolun başında olmadığımız için. Çok şükür ki, “yıkılacak, yeniden yapılacak” noktasında olan doğulu toplumlardan değiliz. Çünkü biz tarikat ve padişahlık gibi piramitleri yıktık ve yerine daha iyisini yaptık. Ama bu tehlikeli üçgenler topraklarımızda yeniden belirmiş durumdalar. Tabanda itaat edenlerin, tepede mutlu azınlığın olduğu, tabandakilerin tepedekilere secde ettiği firavunsal piramitler.

Her ne kadar yeniden yapma ya da yıkma evresinde olmasak da tehlikeli bir aşamadayız. Cumhuriyetin mantığına ve ruhuna aykırı, -tavan taban- eşitsizlik uçurumlarının kara delik olup bizi yutabileceğinin ayırdında bile değiliz.

Radi Fiş çok önemli bir şey söylüyor: Mevlevilik Mevlana’ya aykırı, diyor! Öyleyse insanoğlu tapınaklar yapmayı neden bu kadar seviyor? Neden her güzel ve özgün düşünceyi bir dine, her cesur ve aydınlık kişiyi de bir tapınak kurucusuna dönüştürmeyi istiyor? İnsanlar kalabalıklar halinde o tapınak kapısından girecek ve tepedeki tarafından kolayca yönetilecek.

Zaten tepedeki artık merkez tapınağa bağlıdır.

Atatürk güzel bir başlangıç yaptı, bize bir veliaht, yiyici bir sülale bırakmadan. Bunu devam ettirmek elimizde. Ama çoğumuz hala irili ufaklı piramitlere koşuyor. İnsanlar çoktan ölmüş gitmiş bir kahramanın oğlunun kurmaya çalıştığı yeni mabedlere doğru seyirtip duruyor.

Ne İsa ne Musa bu piramitleri yıkamadı. Hatta onların ruhlarının üzerine de yenileri kuruldu.

Şimdi tarikatları ve sarayları bir de böylece gözden geçirelim.


* 30 Eylül 2020 tarihli Bartın Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir