Doktor “hayal dünyasında yaşıyorsun” dedi. “Bu ilacı yılsonuna kadar kullan gerçekleri gör” diye de ekledi.
“Vay be tıp ne kadar ilerlemiş” dedim. Ama söz dinledim. Heyecanlı bir yolculuk başlıyordu. Önce epeyce bir yan etki oldu. Tahammül ettim ve devam ettim. Sizinle bu süreçte neler yaşadığımı paylaşmak istiyorum.
Hayat bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor. Hani ölürken olduğu söylenen şu hadise! Bana sürekli oluyor ve hep şöyle diyorum: Heee, haaa, hmmm… Demek öyle değil de böyleymiş, vay be!
Bir gerçeklere uyanış süreci… Gerçekleri apaçık ve çırılçıplak değerlendirme yetisinden yoksunmuşum meğer! Etrafımda olan bitene, pembe bir filtreden bakmışım hayatım boyunca. O pembe gözlükleri bana kim takmıştı bilmiyorum. Ne yazık ki sevip saydıklarımın, benim arkamdan iş çevirirken, benim bir gaflet uykusunda oluşumun değerlendirmesini anca yapabiliyorum. “Abi” isimli bir şarkım var benim. Beraber büyüdüğüm annemin oğulları için bestelemiştim. Bu şarkıyı Gülhane Altın Çınar müzik yarışmasında da performans şarkısı olarak sahnede söylemiştim. Şiddet gördüğüm, sevgi görmediğim, sonrasında da miras sahtekârlıklarına maruz kaldığım bu üvey kardeşler için bana sevgi dolu bir şarkı besteleten neydi?
Pembe gözlükler!
Hem profesör, hem bölüm başkanı olan doktorumun sözleri hayatımda bir milat oluşturdu. Bu doktorun karşıma, elli yaşına yaklaşırken çıkması bir şans mı şanssızlık mı, bilemiyorum.
Mesela ben tasavvufu çok sevdim. Bu da belki bir kaçıştı gerçeklerden. Böylece yaşadığım talihsizliklere açıklama bulabiliyordum. İmtihan ve sabır bilincine erişmek için tasavvuf iyi bir merdivendi. Bugün tasavvufu ve sahte mutasavvıfları, tasavvufu menfaatlerine zarf, kabuk olarak kullananları, ayrı ayrı daha berraklıkla değerlendirebiliyorum. Bütün yanlış giden işlerin suçunu kendimde arardım oysa!..
Çocuklarımla olan ilişkilerim de daha iyi oldu. Gerçekler yerli yerine oturdu çünkü. Onların artık benim küçük bebeklerim olmadığını, yardımım olmadan da hayata tutunabileceklerini daha iyi idrak edebildim.
Bunlar birkaç özel örnekti. Siyasete bakışım bile değişti. Daha soğukkanlı bir bakış gelişiyor gitgide bende.
Sanatçılar ince bir çizgi üzerinde yaşıyorlar. Sınırlarda geziniyor, uçlara gidip geliyorlar. Hem annem hem babam sanatçıydı ve fırtınalı bir beraberlikleri vardı.
Sanırım, bu tedaviye çok ihtiyacım varmış.
* 19 Ekim 2020 tarihli Bartın Gazetesi’nde yayınlanmıştır.