ANILARDAKİ BOĞAZİÇİ
Sinema ve Televizyon Mezunları Derneği Başkanı iken bir çok öğrenciye yardımım oldu. Bunlar arasında ikisi vardı ki benim için çok özeldiler. Birinin İstanbul Üniversitesi’nden Boğaziçi Üniversitesi’ne yatay geçiş yapmasına yardımım oldu. Onun derneğimizdeki çalışmalarını referans olarak gösterdik. Üniversite bu çalışmalara çok büyük değer addederek kızımızın Boğaziçi Üniversitesi’ne yatay geçişini kabul ettiler. Bakış açısını görüyor musunuz, dernek çalışmaları onlar için puandan üstündü.
Çok muhafazakar bir aileye sahip bir başka kızımızın ise okul yurdunda kalmasına izin verdiler, gene dernek başkanı olarak benim yazdığım bir dilekçeyle. Kızımız ev ortamında rahat değildi, ailesi okumasını istemiyordu. Evden ayrılması, okulun yurdunda kalması onun geleceği için çok kritik bir önem arz ediyordu. Kızımız okulunu bitirdi, yurtdışında devlet bursuyla yüksek lisans yaptı. Doktorasını da tamamlayarak, öğretim üyesi oldu. Bugün ailesi de onunla çok iftihar ediyor.
Boğaziçi Üniversitesi’ne bir dilekçe, bir mektup yazmam yetiyordu. Sadece öğrencilerim değil kendim için de bir talepte bulunmuştum ve kabul edilmişti!
O talep neydi?
Ben de adeta küçük bir kız çocuğu gibi ailemden mobbing görüyordum. Bu yüzden yurtdışına taşınmıştım. Yüksek lisansımı yarım bırakarak…
Tezimi bitirmek üzere Türkiye’ye geldiğimde kendime kalacak yer bulamamıştım. Gene aklıma Boğaziçi Üniversitesi gelmişti. Sadece bir e-posta attım ve bana bir lojman tahsis edildi. O lojmanı kullanmadım, öğrencimin evinde kaldım. Ama bu iyiliklerini hiç unutamam.
Bosna’dan bir kedi getirmiştim. Evdeki kedim onu istemiyordu, bir gözü hasta bu kediye Korsan ismini vermiştik. Türkiye’de kalırken onu nereye bırakacağımı bilemiyordum, aklımıza Boğaziçi Üniversitesi’nin bahçesi geldi. Korsan’ı götürdüm ve o bahçeye bıraktım. Büyük bir ilgiyle ve veteriner bakımı ile büyüdü. Okulun gözbebeği oldu. Bosna’dan gelmiş gazi kedi olarak anılıyor, bölüm başkanlarının odasında fink atıyordu. Korsan birkaç kez hasta oldu, bundan benim de haberim oldu. Hocalar evlerine alarak baktılar. Çünkü benim Türkiye’de kalacak bir evim yoktu o sıralar.
Kalacak yer bulamayan iki kız öğrencim, bir kız kedim ve bana kapılarını ardına kadar açan Boğaziçi Üniversitesi’ne her zaman minnettar olmuşumdur.
Korsan vesilesiyle tanıştığım kedi sever bölüm başkanlarından hocalık teklifi almıştım ama İngilizceme güvenemediğim için kabul etmemiştim. Israr da etmişlerdi, İngilizce fazlaca gerekmediğini, Sinema dersi verirken ancak Erasmus öğrencileri olduğunda İngilizce’ye ihtiyaç duyacağımı söylemişlerdi. Bana tanıdıkları bu toleransa karşılık, ben hak etmediğimi, layık olmadığımı düşünerek kabul etmedim.
Gezi olayları sırasında İTÜ Taşkışla’da görev yapıyordum. Öğrencilerimin ödevlerini Gezi Parkı’nda topluyordum, yoklamayı Gezi Parkı’nda alıyordum.
Çok acı hadiseler yaşandı hatırlamak bile istemiyorum.
Uzun lafın kısası Boğaziçi Üniversitesi’nin başına kötü şeyler gelmesini hiç ama hiç istemiyorum.
* 09 Şubat 2021 tarihli Bartın Gazetesi’nde yayınlanmıştır.