Annemin el yazısı tam bir yazar el yazısıydı. Doktordan hallice. Hani şu okumakta güçlük çekilen cinsten. İşlek de denebilir. İmzasını A Ilgaz olarak atardı. Muhteremoğlu olarak atmazdı, hele mustafaoğlu olarak hiç! Yazısı çocuk yazısına hiç benzemezdi. Hani şu minik minik tane tane harfli çocukların yazılarına… Basbayağı hızlı hızlı yazılmış, kendinden emin özgüvenli insanlara özgü bir yazıydı onunkisi.
Birçok imza günü yaptı. Babam gibi binlerce olmasa da yüzlerce insanda imzalı kitabı vardır. Bir tanesi, 10-18 Mart 2018 tarihleri arasında, CNR’de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Atatürk Kitaplığı standında 5.Uluslararası Kitap Fuarında camekan içinde sergilenmişti bile. Halen İBB Atatürk Kitaplığı’ndaki bu imzalı kitaba erişilebilir. Kitabın adı ironik: GARİP BİR DAVA!
Bana yazdığı mektuplar var, resmi belgelere attığı imzalar da.
Belki günün birinde size bir hikaye anlatırım. Annemin el yazısıyla hiç ilgisi olmayan bir resmi evraktan bahsederim. Sonra o evrağın nasıl da rrresmen kabul gördüğünden.
Göz göre göre ünlü bir yazarın el yazısının kargacık burgacık harfli bir belge olarak kızına zorla kabul ettirilmeye çalışılmasının öyküsünü yazar mıyım günün birinde? Ya da gazetecileri toplayıp demeç verme çılgınlığını yapar mıyım? Ya da ya da adli tıbbın önünde eylem yapan bir kadının filmini çeker miyim? Bütün bunlar faraziye. Sürreal faraziyeler.
“Direniyorum. Ama bu senin annenin yazısıdır, diyorlar. Değil diyorum.” Belki sözleri böyle olan bir şarkı bestelerim. Avangard bir şarkı.
Hayır adalet altın çağını yaşamıyor mirim.
Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız?
Kaybettiğiniz garip bir davanız olsaydı?
* 09.10.2020 tarihli Bartın Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.