Karadeniz insanı dağ ile deniz arasında bir koridorda. Dünyaya dağılmışlar sebebi bu olsa gerek. Bu koridordaki sıkışmışlık onun namus değerlerini örfünü de etkilemiş. Dürüst olmak zorunda, çünkü yapanın yaptığı ortaya çıkarsa gidecek yeri yok. Deniz ile domuz arasında. Bu coğrafyada cesur olmayan yaşayamaz ölür. Atmaca seven bu halk atmaca gibi olmak zorunda. Bir Salih Omurtak vardı. Büyük askerdi. Onun babası da askerdi. Trakya manevrasını (tatbikatını) yaparken şöyle dediği söylenir: “Bana çoğu Karadeniz çocuğu olan bir ordu verin Bulgaristan’ı alayım.” Sonra sağlığını (aklını) kaybetti dediler onun için. Tedaviye Amerika’ya gönderdiler, orada öldü.
Karadeniz’de kaç göç yok. Horonu elele oynarlar. Aslında fazla akıllılıktan deli namını almış bu halk, ay tutulduğunda, kurtarmak için minareye çıkıp tüfek atar, “o kadar patllattum ki göğü de fes gibi deldum, artık bu gök su tutmaz” diye iddia eder. Bir de içinden geçeni tutmadan söyler, sonra da “dedum işte!” der.
Çok hareketlidir. Hiç kimseyi bulamazsa fındık dalını tutar oynar. Sonra büyükler sorar: “Bu finduk dali niye kurudi?”
Herkes herkesin evinde doyardı. Çorbaya su katarlar ikram olurdu. Karadeniz insanı değişmiş, eskisi gibi değilmiş. Şehre akın oldu, kışın boş duran köylere fındık işçileri yerleşti. Şehir değiştirir. Şüpheci yapar, vurdumduymaz yapar. Neyse ki bizim çarşı değişmemiş. Laz mahallesi yine Laz mahallesi. Denize giren hanımlara bakan eden yok. Buranın delikanlıları boş bırakmaz ne deniz kenarını, ne sokak aralarını. Geçenlerde usulsüz bir evi boşaltıvermişler, yarı çıplak kalmış namussuzlar! Polise gerek kalmayan bir mahalle, şu bizim laz mahallesi. Sordum, kadın vurmak var mı törenizde diye, “biz öyle kadını bırakarız” dediler. “Kadına el kaldıran en adi insandır” dediler.
Namos Grekçe’de kurallar bütünü demek. Namusa da benziyor, namaza da. “Namos” işte bu kardeşim, huzurlu mahalledeki kurallar bütünü!
* 10 Eylül 2020 tarihli Bartın Gazetesi’nde yayınlanmıştır.