“NEREDEN GELDİM” SORUNSALI!

Düzce Kırım Türkleri Derneği’nin gecesindeydim dün. Ne işim vardı orada?

Annemle babamın birçok ortak noktasından biri de ikisinin de Kırım kökenli olması… İsimleri benzer (Rıfat-Afet), ikisi de öğretmen okulunu bitirdikten sonra Türkçe Öğretmeni olmak üzere üniversite okumuş. İkisi de felsefe bölümünü okumak üzere üniversiteye kaydolmuş. Babam devam edememiş. İkisi de Türkçe öğretmeni ve yazar. İkisi de deli. Pardon. Geri alıyorum, ikisi de “değişik”, “farklı” ya da “orijinal” insanlar.

Evet, ikisi de Kırım kökenli. Annemin babası Zekeriya dedem ne çok isterdi annemin onun hayatını yazmasını… Adı da “Göçmen” olacaktı romanın. Dedem adını koymuştu bile! Annem ülkücü Turancı söylemlerle dolu olacağı besbelli olan bu romanı yazmaya yanaşmamıştı. Ama ailenin en küçük delisi (yani ben) bu işe talip olmuştu. Haftada bir Bakırköy’den Kocamustafapaşa’ya banliyö treni ile gelerek, dedemin bana uzattığı eski muhasebe defterinin sayfalarına (tutumluydu) onun söylediklerini kaydederdim. Çocuksu bir el yazısıyla not edilmiş bu öz yaşam öyküsünün, çocuksu bir coşkuyla dikte ettirildiği açıkça belli olur.

Bu, “göç” öyküsü olmaktan çok “kaç” öyküsüdür aslında. Kırım’dan Bulgaristan’a göç ederken gemide doğmuştur dedemin ablası Fikriye Hala. Dedemse Bulgaristan’da…

Dedemden yukarısı yok nüfus kayıtlarında. Çünkü o bir kaçak. İdam kaçağı. Tuna nehrini yüzerek geçmiş. Arkadaşları ise vurulmuş, geçememişler.

Neden mi kaçmış annemin babası Zekeriya Dedem Bulgaristan’dan? O ve arkadaşları “Türkçülük” yapmışlar çünkü. Aynen böyle derdi.

Bulgaristan’da muallim mektebini bitirmiş olan dedem boylu posluydu. “Atatürk onu polis yapmış.” Deliormanlı olmakla da övünürdü, her ne kadar oraya Kırım’dan göç etmiş olsalar da. Pehlivan olurmuş Deliormanlılar.

Trabzon Emniyet Amiri olarak emekli olan dedeme de tam da babam gibi bir damat yakışırdı zaten! Deliorman’ın delisi benim sevgili dedeme. Ne derseniz deyin! Herkeslerin gittiği yönün muhakkak tersine gitme huyu olan aile büyüklerim işte böyle muhalif şahsiyetlerden oluşuyor.

Babamın dedesinden yukarısı da kayıtlarımızda gözükmüyor. Babamın anneme anlattıklarına ve Faruk Amca’mla yaptığım bir telefon konuşmasına dayanarak, oradan ötesinin Kırım olduğunu söyleyebilirim.

Babam da Sivastopol demişti bana, kendi dedesinin geldiği yeri.

Annemin babası da Bahçesaray’ından göç etmiş Kırım’ın…

Bunları yazıyorum. Çünkü benim de yaşım ilerledi. Bu gazete ve bu köşe, bizim için güzel bir seyir defteri oluyor. Bir çeşit kütük de diyebiliriz.

Annemle babamın tanıştığı yer ise Rus Konsolosluğu’dur. Ekim Devrimi dolayısıyla verilen bir kokteylde tanışmışlar, ikisi de birbirini Rus zannetmiş. İkisi de birbirini, ay ne yakışıklı adam, vay ne güzel kadın, diyerek kesmiş.

Ne bekliyordunuz, pardon? Bizde hikâyeler böyle.

“Göçmen” adlı o kitabı tamamlayamamıştık. Belki bir gün daha fazla malumat edinir, izleri bulur, derler, toplar ve tamamlayabilirim.

Ah, “bizimkiler”!..

Nur içinde yatsın, memleket sevdalısı, tatlı deliler.

F.Defne ILGAZ – defneilgazcomtr@gmail.com

 

 

*09.03.2019 tarihli Bartın Gazetesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir