SEYİR DEFTERİ

Seyir kelimesinin kökenini soruşturunca Arapça diyor kaynaklar bize. Ama Araplar “seyretmek” fiilini bizim gibi kullanmıyorlar. Biz kelimeleri de alıp farklı anlamlar yükleyerek Türkçeleştiriyoruz, belki de Türkleştiriyoruz.

İzlemek ile yolculuk etmek manasını aynı anda neden yükledik bu fiile bilemem ama “Kaptanın Seyir Defteri” kavramını pek severim. Bartın Gazetesi’nin “Bizden Sual Olunursa” köşesi bir bakıma bu görevi görüyor. Hem temaşa ediyoruz babamla ikimiz, al gözüm seyreyle diyerek dünyayı, bir yandan olan bitenleri not düşüyoruz. Babam gibi çınarlaşmış olan Bartın Gazetesi’ne.

Anımsarsanız daha önce ailemiz hakkındaki yalan yanlış rivayetleri “elemek” için bir yazı kaleme almıştım. Şimdi de size şu doğum günü meselesinden bahsedeceğim.

Babamın resmi doğum günü 8 Mayıs 1911’dir. O kadar çok başka başka tarihler çıkıyor ki karşıma hayret ediyorum. Bizim kütüğümüzü göndermek isterim, Sunay Yakın’a ve daha birçok yanlış doğum güncülere.

Babaannem’in dediğine göre “guççuk ayda” yani Şubat ayında dünyaya gelmiş babam. Ayrıca bir yıl geç kaydedilmiş kütüğe. Babamın annesine güvenmeyelim mi? Babam da aynen böyle ifade ederdi, doğumu sorulduğu zaman. Ben burçlara pek meraklıydım genç kızken. Babama sormuştum doğum tarihini, bunları söylemişti.

Rahmetli Hülya Koçak’la yaptığımız bir çalışma ile bu rivayeti -kendimize göre- doğrulamıştık da. Bir astrolog gözüyle o da babamın doğduğu günün balık burcu içinde olmasının yüksek ihtimal olduğunu söylemişti.

Geriye rüyaya yatmak, ya da ruh çağırmak kalıyor!

“ELEDİM ELEDİM”

Bu ay 2019 yılının ilk single’ını çıkardım. Şölen Plak’ın sahibi Şerif Şölen bana, “yok mu şöyle hareketli, yaza uygun bir parçanız” dedi. Vardı, yeni bestelemiştim üstelik! Yılların sanatçısı Cengiz Coşkuner ile eserin aranjesi yani orkestrasyonu yapıldı ve “ELEDİM ELEDİM” şimdi piyasalarda! Lütfen tıklayınız, indiriniz, dinleyiniz, düğünlerinizde, derneklerinizde çalınız, çaldırınız, oynayınız!

Urfa Türküsü’ne atfen şarkımın adı Eledim Eledim. Ama benim dem vurduğum eleme, toprak eleğiyle değil gönül eleğiyle yapılan cinsten… Ama Cengiz Coşkuner’in orkestraya eklediği davullar zurnalar, halaycıların sesleri, size Urfa taraflarından esintiler de getirecek.

TUT BIRAKMA!

Ebeveynlerim dindar değildi, doğrudur. Ama anneannem çok dindardı. İbadet, onun günlerinin ve gecelerinin büyük ve önemli bir bölümünü kapsardı. İbadetin her türlüsünden lezzet alır, her biri için titizlenir, kaçırmaz, fazlasını eda ederdi. Kur’an okuyuşu çok beğenildiği için topluluklara davet edilir, orada onun güzel sesinin hayranları -takipçileri- muhakkak bulunurdu. Benim sesim de onunki gibi sopranodur. Ondaki aşk ve şevk bizde yok, o ayrı.

Annem ahir ömründe, dedemi kaybettikten sonra dine meyletmiş ve ilk olarak benden namaz kılmayı öğrenerek kolları sıvamıştı.

Ben on altı yaşındaydım, anneme namaz kılmayı öğrettiğimde. Ama annemin öğrenme azmi onu kısa bir zaman içinde İslam literatürü konusunda söz sahibi bile yapmıştı. Kısa zamanda onun ezberlediği dualar benimkinin üç dört katına ulaşmıştı.

Ben 19 yaşından itibaren tasavvufa meylettim. Sinema öğrencisiydim, gitar çalıyor, besteler yapıyordum. Ama tasavvuf sevgim ve ilgim o zamandan beri sürmektedir. İçimden çıkmıyor. Ne hikmetse!

Annem Afet Ilgaz’ın son dönem eserlerine sık sık konu oldum. Haramdan kaçınmak için genç yaşta yaptığım evliliğim, bir müzisyenken mutasavvıf da oluşum ona çok esin kaynağı olurdu. Mesela Uğur karakterinin diyaloglarını yazarken beni alır karşısına, sorular sorar, bir yandan önündeki daktilosunu da şakırdatırdı. Orta kahvesi her daim daktilonun yanında kaimdi bittabi.

İlginç bir aileyiz vesselam! Hadi bizi incelesin akademisyenler, ne duruyorlar!

Benim çocuklarım benden uzakta yurt dışındalar.

Ben hayattayken, aklım, hafızam ve sağlığım zayi olmadan buyursunlar.

Ramazan benim en sevdiğim ay. Bu sene Ramazan’ın birinci günü doktor tavsiyesine uymayarak oruç tuttum. Öleyazdım! İkinci günün öğleninde iftar ettim! Bu duruma şahit olan yakınlarım da zinhar yasakladılar. Boynum bükük mahzun kaldım. Yahya Kemal gibi… “Semtin süzülmüş benizli oruçlu halkı, süzülmüş çarşıdan dönerken” ben bakakaldım.

Hal böyle olunca sayın okurlar oturup bir şiir yazdım. Nerede bende ondaki sanat! Hiç mukayese etmeyiniz. Babamla da onunla da… Beni ben gibi seviniz.

TUTABİLİYORSAN TUT BIRAKMA

Tek bir gün oruç ihlasla
Bin günahını siliyor 
Tutabiliyorsan tut sakın bırakma
Günahların kazınıp atılırken
Sabreyle ve sesini çıkarma
Zor geliyorsa yat uyu, çalışma
Bekle ki gelsin duhul etsin içine
Lahuti bin bir varlık 
Bak nasıl çıkacak içinden
Yüz bin mikrop
Dipte köşede seni zehirlemek için bekleyen
Buyur et, niyeti iyi sema âlemini, 
Sahurla başla,
Sadece bir aydır bu kutlu yıkanış senede
Hayatı dinlendir biraz yavaşla
Ruhunu teslim et, o emin görevliye
Aklını askıya al, çok zikret boş durma
Tutabiliyorsan tut sakın bırakma
Bir Ramazan günü 
Benim gibi 
Bu arınıştan mahrum kalma

Ramazanınız şen ola mübarek ola, her iftarında arife sevinci, her günü bayram ola!

 

  • 20 Mayıs 2019 tarihli Bartın Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir