Ev ofisimde şahane Türkçe konuşan bir adam, şahane dans edip şarkılar söyleyen ve komiklikler yapan sanatçılar var bugünlerde. Onlarla beraber çalışıyoruz. Daha doğrusu ben çalışırken onlar beni eğlendiriyorlar, hatta uçuruyorlar! Nereye mi?
1978-1979 Türkiye’si favorim mesela. Tam da Hafif Batı Müziği için ulusal müzik araştırmaları süreci… Magazin programlarında bale yapılıyor, Opera söyleniyor. Bir de Tolga Han ve kızları var ki evlere şenlik!
Halit Kıvanç konuşuyor. Ne eksik ne fazla, üstelik mükemmel Türkçe ile. Ah, şiir gibi sunuşlar!
Eğer TRT Nostalji’yi açmazsam vak’a yerine vakaaa diye vakvaklayanlara maruz kalabilirim. Bir de oranaburanakorana var ki hiç şakası yok!
Vak’a diye söylediğimiz olguyu, olayı karşılar. Somuttur. Vakıa şeklinde söylediğimiz ise gerçek, “fact” demektir. Annem olsaydı hepsinin kulak memesine tırnağını batırırdı. Ben öyle öğrendim Türkçe’yi, ne yalan söyleyeyim.
Halit Kıvanç’la o yıllarda tanıştım, kendisini gördüm. Benim muni muni’lerime olağanüstü sabır gösteren harika bir çocuk oyalayıcısıydı. Annem Afet Ilgaz’la Aziz Nesin, kitap imzalıyorlarken, her nedense o sırada ona pek müracaat olmadığından daha müsaitti. Kartal Festivali’ndeydik. Ben 5-6 yaşlarındaydım ve annem kitap imzalarken kendimi oyalamaya çalışıyordum. Biraz Aziz Dede’nin dizinde atçılık oynuyordum, biraz deniz kenarında çakıl taşlarıyla resim çiziyordum ama zaman geçmek bilmiyordu bir türlü. En sonunda beni Halit Amca’yla tanıştırdılar. Git onun yanına sana bilmece sorsun, dediler. Halit Amca büyük bir sabırla, yazarak çizerek şekillerle bana bilmeceler sormaya çalıştı. Ama nedense soruları hep futbolla ilgiliydi. Bir türlü anlamıyordum. Tekrar tekrar açıklıyordu ama ben gene anlamıyordum. Hayatımda gördüğüm en tahammüllü “amca” oydu.
Zamanda yolculuk halindeyim. İlyas Temel Şafak hocayla arşivlerimizi düzeltiyoruz. Onun dedesinden kalma plaklarını, benim annemden babamdan kalma kitap ve dokümanlarımı beraberce büyük bir sabır ve titizlikle tasnif ediyoruz. İnanın, bütün bu değerli parçaların tek tek tozlarını alıp temizlik ve bakımlarını yapmak bile büyük bir iş!
Bu titiz arşiv çalışmasını hem organik hem dijital olarak yaparken fonda da TRT arşiv videoları akıyor. Zaman zaman çalışmayı kesiyoruz, durup dinliyoruz, bakıyoruz, anılarımızı paylaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz zamanın pek bir tadı yok. Zamana lezzeti biz bu şekilde katabiliyoruz.
Çok iyi bir bilişimci ve iyi bir akademisyen olan İlyas Temel Şafak ile videolarımı da hazırlıyorum. İlyas Hoca dijital arşivlerimizi, internet sitemizi de aktif ediyor. Onun deyimi ile “önümüzde aynı anda birçok pencere açık”! Ev ofisimizin duvarında büyük bir yapılacaklar ve yapılmışlar listesi var.
Çalışıyoruz, çalışıyoruz, çalışıyoruz…
Hayatı sevmenin ve zorluklarına tahammül etmenin başka bir yolunu bilmiyoruz.
31 Mart 2020 tarihli Bartın Gazetesi’nde yayınlanmıştır.