BİZİM NESİL NEDEN USLU?

BİZİM NESİL NEDEN USLU?

Annemin çok “delikanlı” arkadaşları vardı. Yoldaştı onlar. Annemin devrimci günlerindeki arkadaşları hani.

Aslında annemin hayatını babamdan önce babamdan sonra olarak iki kısımda inceleyebiliriz.

Annesine ve onun ailesine bakarak halk hikayeleri yazan ama kalbur üstü bir yaşantı süren Afet Hanım, Rıfat Ilgaz’la evlendikten sonra hayatın zorlukları, yokluklarla yüzleşir. Rıfat Ilgaz’ın dünyasından etkilenir, halkçı çizgiden sosyalist çizgiye kayar.

Babamla resmen olmasa da ayrılırlar, bu süreçte annem kendisini işçi, emekçi sınıfına yakın hisseder. Bir kısmına beni de götürdüğü eylemlere, yürüyüşlere katılır, sendika çalışmalarında bulunur.

Benim yetişme sürecim, çocukluğum ve genç kızlığım bu Afet Ilgaz’la geçti.

O ve kadın arkadaşları çalışkan, mücadeleci, genellikle de bekar annelerdi.

Birbirleriyle dayanışır, dertleşir, çocuklarından da kendilerine destek olmalarını beklerlerdi.

Ben annemle dayanışırdım.

Onun halinden anlar, sabırlı olur, olmayan şeyleri sorun etmez, zaman zaman onun sırdaşı olur, idare ederdim.

Babamın annemi (dolayısıyla beni) bırakarak Cide’ye gittiği günden itibaren annem babamla mücadele etti. Bu, hiç işe yaramadı. Zorla güzellik olmuyordu, babam benim öne sürülmem ve benzeri hareketlerinden hiç hoşlanmıyordu.

Bu dönem annemin hırçın dönemidir ve edebiyatına da yansır.

Artık kendini feminist ilan etmiştir, kendisiyle yapılan röportajlarda feminist edebiyatın Türkiye’deki ilk örneklerini onun verdiğini söyler ki bu doğrudur. Duygu Asena henüz Kadının Adı Yok’u yazmamıştır.

Annem sol çevrelerce dışlanmaya başlar ufaktan. Çünkü Rıfat Ilgaz onda takıntı halindedir. Nikahları hala sürmekte, çünkü mahkemede boşanmayı reddetmektedir. Edebiyat dergilerine yazdığı hikayelerde, verdiği röportajlarda, romanlarında, hatta yazdığı radyo oyunlarında bile sürekli, babamı kastederek, herkesin kolayca anlayacağı imalar, iğnelemeler, taşlamalar yapmaktadır.

Bu süreçte ben, dersleri iyi, güzel, yetenekli, iyi huylu, akıllı ve övündüğü genç kızı olarak, gazetecilere poz verirken, daima kadraja davet ediliyordum.

Babam buluşmalarımızın birinde benimle dalgasını geçmişti. Gel satranç oynayalım, demişti, pek sevmezdim satrancı, isteksiz davranınca, annenle gazetecilere poz vermek için mi oynuyorsun yoksa, deyivermişti.

Babamla yaşayan biri, hazır cevap olmalıydı. Ben şaşırır kalırdım hep. Ama annem bu konuda son derece hızlıydı.

Annem babamla olan beraberliği süresince değişim göstermiş, mücadeleci bir çetin cevize dönüşmüştü.

Afet Ilgaz’ın tam da yalnızlaştığı bu döneme, babası Zekeriya Muhteremoğlu’nu kaybedişi rastlar.

Dindarlaşır. Okur okur okur. Çalışkan, bilgiye aç, ateşli bir öğrenci gibi ders çalışır. İbadetlere başlar. Aksatmadan hem de.

Yalnız kalan annesinin yanına taşınır.

Anneannem Kocamustafapaşa’da oturuyordu. Annem tek çocuktu. Anneannemi de kaybedene kadar onun dizinin dibinde, namaz kılarak, oruç tutarak, dindar gazetelerde köşe yazarak, anneannemin arkadaşlarıyla Kuran okuma toplantıları yaparak, Kocamustafapaşa’nın uhrevi atmosferinde uzun yıllar daha yaşadı.

Bu süreçte babamla yani vefat etmiş olan babamın ruhuyla da barıştı. Ondan çok güzel bahsettiği röportajlar verdi, onunla güzel hatıralarını gazetedeki köşesinde sık sık yazdı.

Size annemin kadın arkadaşlarını, onların çocuklarını, bizim neslin neden “uslu” çocuklar olduğunu anlatacaktım.

Gene annemi anlattım.

Annem efsanedir.

 

 

 

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir