NORMALLEŞELİM

Hepimiz “çok”uz artık. Ya da öyle olmak istiyoruz. Hiçbir şeyin ortası kesmiyor bizi. Çünkü “çok” olmayan şeye bakmıyor, ilgi duymuyoruz. Binlerce seçenek sunulurken biz içinde ancak “çok” olanı fark edip, ona yöneliyoruz. Fark ettirebilmek ya da fark edilmek için doz arttırıyorlar, renkler daha canlı, gözyaşı daha fazla, biçimler çok dikkat çekici olmalı. Böylece doğallıkla ayarlarımız bozuluyor. Ne kendimizi, ne eşimizi, ne çocuğumuzu, ne komşumuzu suçlamalı, “çok” oldukları zaman!

Duygular abarıyor haliyle. Reklamlar inandırıyor her yerde mikrop olduğuna, biz de çok titiz oluyoruz. Obsesif kompulsif olmuş annemiz haberimiz yok! Korku filmlerine gidip korkuyoruz, anksiyete başucunda bekliyor çocuğumuzun, ilk fırsatta bindirmek için. Hep “işler tıkırında” görünebilmek kolay mı, kredi kartları bipolarlaşmış bir kocanın elindeyken? Duygusuz ve şiddete meyilli erkek kahramanları örnek alınca nasıl adamlarla dolacaktı sokaklar? Kişilik bozukluğu, duygu durum bozukluğu cepte! Doğruyu yanlış gösteren hâkim gücün sesi bangır bangır bağırırken, bu bed sesi dinleye dinleye yetişen nesilde görülen algıda bozukluk için kime kızmalı?

Bir şey “çok”sa dikkat edelim derim. Psikoloji ilmine saygı duyup kulak verelim. Estetik cerrahlardan önce psikiyatrlara, evlenmeden önce çift terapisine gidelim. Sorunları metafizik açıklamadan önce somut düşünelim. Kurşun döktürmeden önce bir bilene danışalım. Somutun ötesi, fiziğin metası elbette var. Ama işin o kısmına da çok kaptırmayalım.

Sevgili ülkeme de memleketim Bartın’a da eskittiğimiz yıldan daha normal bir yıl dilerim. Sadece Bartınlı hemşerilerimi değil bütün okurlarımızı sevgiyle kucaklarım…

  • 28 Aralık 2019 tarihli Bartın Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir